Ülkemizin dört bir yanında milyonlarca insan, yüz binlerce yüksek binada hayatını sürdürüyor. Yaşadığımız son büyük zelzele felaketlerinin ardından ise birçoğumuz yüksek binalardan korkmaya başladık.
Ev bakan insanların bir kısmı zelzele korkusu sebebiyle prefabrik, müstakil yahut az katlı meskenlere yöneldi. Artık birçoğumuz 8 katlı, 10 katlı binalarda yaşamak istemiyoruz.
Hepimiz prefabrik meskenlerde yaşayabilir miyiz?
Diyelim ki tüm arsa satışlarını yasakladık ve tüm yerleri devlet denetiminde bıraktık. Türkiye’yi 300 metrekarelik alanlara böldük ve bu alanlara bahçeli, müstakil, prefabrik meskenler yaptık. Şimdilerde ülkemizin büyük birçoğunda insanlar gökdelen üzere binalarda adeta üst üste yaşıyor. Böylelikle yerleşim alanları daha az bir alan kaplayabiliyor.
Ancak müstakil konutlara geçtiğimizde yerleşim alanları metrekare olarak hayli genişleyecektir. Bu da kimi sıkıntılara yol açabilir.
Zira nüfusumuz epey kalabalık.
Ülkemizin nüfusu 2023 prestijiyle 84,78 milyon olarak açıklandı. Yani kilometrekare başına yaklaşık 110 kişi, metrekare başına ise yaklaşık 0,011 kişi düşüyor. İstanbul’a baktığımızda ise kilometrekare başına düşen insan sayısı 3 bin 49. Yüzölçümü olarak küçük ve nüfusu fazla olan yahut büyükşehir olarak geçen illerimizde de durum farklı değil. Kilometre kare başına düşen insan sayıları;
- İstanbul‘da 3049,
- İzmir’de 372,
- Ankara’da 227,
- Kocaeli’de 549,
- Yalova’da 320,
- Gaziantep’te 295’e ulaşmış durumda.
Bu kadar insan birebir konutta yaşayamayacağına nazaran de beşerler, İstanbul üzere şehirlerden göç etmek zorunda kalacaktır.
İstanbul’da 1 kilometrekareye 3049 kişi düşüyorsa; 1 metrekareye 0,3049 kişi düşer. İstanbul’u 300 metrekarelik alanlara böldüğümüzde her alanda 91,47 kişinin yaşaması gerekir. Elbette bu mümkün olmayacağı için İstanbul üzere büyük kentlerden göçler başlayacaktır. Pekala beşerler nereye gidecek?
Yüksek ihtimalle öncelikli göç edilen kentler İzmir, Ankara üzere yerler olacaktır. Çünkü beşerler alışık oldukları yaşantıdan fazla uzaklaşmak istemeyecek ve tekrar büyük kentleri tercih edecektir. Lakin İzmir, Ankara ve öteki büyük şehirler de oldukça kalabalık. Halihazırda şu anki nüfusuyla 300 metrekarelik alana İzmir’de 11,16, Ankara’da ise 6,81 kişi düşüyor.
Biz en uygunu tüm kentleri iptal edelim ve insanları tüm Türkiye’ye yayalım.
Türkiye’nin karasal yüzölçümü 769.632 km2’dir. Bunun dışında 13.930 km2’lik alanı göl, baraj üzere sular kaplıyor. Biz Türkiye’nin her yerine prefabrik meskenler yapacağımız için hesaplamamızda Türkiye’nin karasal yüzölçümü olan 769.632 km2’yi kullanacağız.
Ülkemizde kilometrekareye 110, 300 metrekareye ise 3,3 kişi düşüyor. Yani tüm Türkiye’yi düz bir taban üzere düşünsek ve haritada 300 metrekarelik alanlara bölsek her bölgeye yaklaşık 3-4 kişi düşecektir.
Bu da hanehalkı büyüklüğümüzle neredeyse tıpkı.
TÜİK bilgilerine nazaran 2021 yılı itibarıyla ortalama hanehalkı 3,23 kişi. Yaptığımız hesaplamalara nazaran ülkedeki tüm konutları müstakil, prefabrik meskenlere dönüştürdüğümüzde hane başına düşen kişi sayısı da neredeyse hanehalkı büyüklüğümüzle eşit.
Elbette bu hesaplamalarımız içinde okul, avm, belediye binaları üzere yerler yok. Bunlar için ekstra alana gereksinim duyacağımız için aynı hanede yaşayan kişi sayısı artacaktır. Diyelim ki bir halde yaptık ve her 300 metrekarelik alanda 4-5 kişi yaşanacak biçimde ayarladık.
Şimdi bir de bunun maliyetini hesaplayalım.
Ülkemizde yaşayan insan nüfusunu (84,78 milyon) 300 metrekarelik alanda 3,3 kişi yaşayacak formda ayırdığımızda; bu durum 25.690.909 müstakil ev inşa edileceği manasına geliyor. Maliyeti daha düşük olduğu için prefabrik konutlar yapılabilir.
Ancak nispeten daha ucuz olan prefabrik konutlar bile değerliye gelecektir. Tanesinin 400 bin TL olduğunu düşünürsek yaklaşık toplam ülkedeki tüm konutları prefabrik, müstakil konutlara dönüştürmenin maliyeti 10.276.363.600.000 TL (yaklaşık 10,5 trilyon) olacaktır.
Ve geriye sırf Muğla kadar boş bir alan kalacaktır.
Tüm Türkiye’nin toplam yüzölçümü göl, ırmak ve baraj üzere sulu alanlar dahil 783.562 kilometrekaredir. Fakat her yeri müstakil binalarla çevirdiğimizde 770.727,27 kilometrekarelik bir alanı kaplamış oluyoruz. Geriye ise yaklaşık olarak 12.835 kilometrekarelik bir alan kalıyor.
Bu durumda da hastahaneleri, yolları, belediye binalarını, okul ve camii üzere yerleri yaklaşık olarak Muğla’nın yüzölçümü kadar bir alana sığdırmamız gerekiyor. Lakin bu 12 bin kilometrekarelik alanda su alanları da olacağı için bu da mümkün olmayacaktır.
Üstelik tüm Türkiye’ye prefabrik mesken yapmak için tüm toprakların buna uygun olması gerekiyor.
Bu da maaesef ki pek mümkün değil. Çünkü ülkemizde çok sayıda engebeli arazi ve dağlık bölge bulunuyor. Yalnızca mümkün olan yerlere prefabrik mesken yaptığımızda ise bu, her meskende yaşaması gereken insan sayısını artıracaktır. Ya da hayat alanlarımızın metrekare bazında epey küçük olması gerekir.
Elbette bu proje problemlere da sebep olabilir. Yerleşim alanlarının kapladığı alan çok büyük olacağı için okul, camii, hastahane üzere yerlerin sayısı azalabilir. Halihazırda aslında az olan yeşil alanlarımız, üzerine yapılan konutlarla kaplanacak ve daha da azalacaktır.
Prefabrik olmasa bile daha inançlı konutlarda oturmamız mümkün.
Yaklaşık 10 trilyon TL’ye tüm Türkiye’yi prefabrik konutlarla doldursak bile hiçbir şeyin hayalini kurduğumuz üzere olmayacağı çok açık. Prefabrik meskenlerin, çelik yapı sistemlerinin yahut betonarme binaların şu anda bu kadar çok konuşulmasının sebebi ‘daha güvenli’ olarak görülmesi.
Oysa oturduğumuz 8-10 katlı binaların da ‘güvenli’ olması mümkün. Lakin hepimiz, yaşadığımız son felakette yeni yapılan binaların bile moloz yığınına dönüştüğünü, içinden insanların cansız vücutlarının çıkarıldığını gördük. Ne yazık ki sarsıntının ne kadar yıkıcı olabileceğini en acı formda öğrendik. Tahminen de oturduğumuz konutların sağlamlığına inansak, depreme karşı alınan tedbirleri görmüş olsak bunları konuşmamıza hiç gerek kalmayacaktı.
Prefabrik konut almayı düşünüyorsanız bu içeriğimize bakmak isteyebilirsiniz:
Çelik yapı sistemleriyle ilgili yazımıza buradan ulaşabilirsiniz:
Kaynak: Webtekno